

John Welwood, “Sevgi ve Uyanış” adlı kitabında içimizde ki dünyayı tasvir etmek için bir şato benzetmesini kullanır.
Uzun koridorları ve binlerce odası olan muhteşem bir şato olduğunuzu hayal edin. Şatonun her odası mükemmeldir ve özel bir armağana sahiptir. Her bir oda farklı bir özelliğinizi (veçhenizi) temsil eder ve tüm o mükemmel şatonun ayrılmaz bir parçasıdır. Bir çocukken, siz şatonuzun her bir köşesini utanmadan ya da yargılamadan araştırdınız. Korkusuzca her odanın mücevherlerini ve gizemini araştırdınız. Bu ister bir salon ister bir yatak odası, ister bir banyo ya da kiler olsun, her bir odayı sevgiyle kucakladınız. Her oda kendine özgüydü, benzersizdi. Şatonuz 1şık, sevgi ve harikalarla doluydu. Sonra bir gün, biri şatonuza gelip size odalarınızdan birinin kusurlu olduğunu, onun kesinlikle sizin şatonuza ait olmadığını söyledi. O, eğer kusursuz bir şatoya sahip olmak istiyorsanız bu odanın kapısını kapatıp kilitlemeniz gerektiğini bildirdi. Siz sevilmek ve kabullenilmek istediğinizden, hemen o odayı kapattınız. Zaman içinde, giderek daha çok insan şatonuza geldi. Hepsi size odalarla ilgili kendi kanılarını bildirip, hangilerinden hoşlanıp hangilerinden hoşlanmadıklarını söyledi. Ve yavaş yavaş siz birbiri ardına kapıları kapattınız. Harika odalarınız kapatıldılar, ışıksız bırakılıp karanlığa gömüldüler …… Böylece bir kısırdöngü başladı. O zamandan itibaren, siz her türlü nedenle, giderek daha çok kapıyı kapattınız. Korktuğunuz için kapıları kapadınız, ya da odaların aşırı cesur olduklarını düşündünüz, çok tutucu olan odaların kapılarımı da kapattınız. Çok geçmeden kendinizi sadece birkaç küçük odada yaşar buldunuz.
Bu benzetme bir çoğumuza işte ben dedirten bir anlama sahip değil mi?
Ne kadar güzel özetlemiş sevgili John Welwood değil mi ? Neden ?? diye kendinizi sorgular halinizi duyar gibiyim. Ancak bunlara hayıflanarak harcayacağımız zamanımızı aslında ne yapmalıyım ? Şuan itibarı ile bunun farkındayım ve en azından bundan sonraki yaşamımda tıpkı geçmişte olduğu gibi yüzlerce odası olan mükemmel bir şato gibi olarak neden yaşamayayım ? sorusunu sormamız gayet yerinde olacaktır. Şimdi asıl iş an itibarı ile başlıyor artık bunun farkındayım ve nereden başlamalıyım.
Şatomuzdaki bu odaların tüm benliğimiz oluşturan iyi ve kötü özellikleriniz olduğunu unutmayıp , öncelikle bize hediye olarak verilen odaların her birini tek tek kabul etmekten başlayarak , bu odaların bizim cesaret, dürüstlük , kıskançlık , sağlık , yaratıcılık gibi ve bunları zıtlıklarından oluşan parçalarımızın bir bütünü olduğunu ve hala bizde olduğunu hatırlamamız gerek. Sürekli üzerimizde yapışık olarak duran sevilmek ve kabul görmek fikrinden kurtulup kendimize hediye olan bu değerlerimizi ödüllendirip , onları taçlandırmamız sayesinde kendimizdeki “Sihirli Anahtarı” bulabilir ve tek tek kapıları açabilirsiniz. Bu ister kendiniz veya bir Yaşam Koçu sayesinde çok kolay , keyif alarak ve cesurca yapıp hayatınızın aslında ne kadar daha güzelliklerle dolu olduğunu görüp ; bir daha şatonuza gelen misafirlerin kendi kanılarına nasıl aldırış etmeden yaşayacağınızın anahtarına sahip olabilirsiniz.
Sadece unutmayın “Sihirli Anahtar” size mutluluğun kapısını açacaktır.
Mutlu yarınlar dileklerimle….
Eğitmen, Danışman,Satış Koçu