

Satışta ‘yaklaşım’ her şeydir! Bir satışçının işine karşı harika bir yaklaşım ve tutum sergilemesi gerekir. Çünkü tutumunuz yapacağınız hareketi belirler. Tembel bir tutumunuz varsa tahmin edin ne olur? Telefonu alıp arama yapmak istemezsiniz. Müşteriyle görüşme ayarlamak istemezsiniz. Hatta satışı kapamak dahi istemezsiniz. Neticesinde sonuçlarınız da olumsuz olur.
Eğer proaktif bir yaklaşımınız varsa ne olur? İşte o zaman yaptığınız aktiviteler de harika olacaktır. İşinizde aktif olduğunda sonuç almaya başlarsınız. Sonuç aldıkça da kariyerinizi ve işinizi güçlendirirsiniz.
Neticede çok basit bir formül mevcut: Herkes, başarılı sonuçların yapılan aktivitelerden, aktivitelerin de insanların yaklaşımından kaynaklandığını anlamadan o güzel sonuçları bekliyor.
Pazar küçülebilir. Asıl mesele şu: Kendimizi bir kurban gibi görüp, piyasa daralıyor, durumlar çok kötü‘ diye sızlanabiliriz ancak bu şekilde düşünmeyip harekete geçersek durum çok farklı olacaktır.
Aslında tam da pazarın daraldığı zaman yapabileceğiniz şey, kolaylıkla pazar payınızı arttırmak olabilir. Bu, bizler işimizi her zamankinden daha iyi yaptığımız için değil, asıl önemlisi rakipler neredeyse hiçbir şey yapmadıkları için olur.
Ve zaman gelip daralma sona erdiği anda elde ettiğiniz pay size çok daha fazlasını getirecektir. Çünkü her kışın mutlaka baharı olacaktır.
Pazar sıcak ve hareketliyken her satışçı kolaylıkla satış yapabilir. Ancak bu satışçıların bir kısmı pazar daralsa dahi başarılı satış yapmayı sürdürürler. Bir kısmı ise daralan pazarlarda başarılı olamazlar çünkü bu satışçıların büyük kısmı gerçek bir satışçı olmaktan ziyade sadece sipariş toplayıcıydılar.
Kendinizi zorlayın. Nasıl katma değer eklendiğini, nasıl ihtiyaç belirlendiğini, nasıl çapraz satış yapıldığını, nasıl yüksek satış yapıldığını öğrenin. İlerleyin, donanımınızı geliştirin. Hareketi geçin. İyimserliğinizi kaybetmeyin ve kendinizi eğitin.Son olarak, pazar şartlarından bağımsız tutum sergileyenlerin nasıl yüksek satış başarısı yakaladıklarını gösteren harika bir hikaye paylaşmak isterim.
Hikayenin adı ‘sosisli sandviç satışcısı‘:
‘1920’lerde ABD‘de arabasıyla sosisli sandviç satan bir adam varmış. Kulakları iyi duymadığı için radyo dinlemez, gözleri iyi görmediği için de gazete okumazmış ama gerçekten lezzetli sandviçler yaparmış.
Önce yolun kenarına bir reklam tabelası yerleştirmiş. Ardından ekmeğin ve sosisin boyutunu büyütmüş. En son olarak, yoldan geçen insanlara sosis almaları için seslenmeye başlamış. Lezzetli sandviçlerini tadanlar sürekli gelir olmuşlar. Satışları hız kazanmış.
Bir gün, üniversitede okuyan oğlu koşarak adamın yanına gelmiş ve şöyle demiş: Baba duydun mu? Bütün gazeteler dünyada meydana gelen dev bir ekonomik krizden söz ediyor. İnsanlar işlerini kaybediyorlar. Ekonomiler küçülüyor ve pazarlar giderek daralıyor.‘
Babası bunu duyunca çok üzülmüş.
Sattığı sandviçin ekmeğini ve sosisini tekrar küçültmüş. Tabelasını indirmiş. İnsanlara sosis almaları için seslenmeyi bırakmış: Satışları bir gün içinde dibe vurmuş.
Sonunda babası, oğlunun yanına gitmiş ve şöyle demiş: ‘Haklısın evlat, bizler tam da çok büyük bir ekonomik buhranın ortasındayız!‘